Türkçe Olimpiyatları’nın kapanış töreninde Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın ‘‘Bitsin bu gurbet’’ çağrısına Fethullah Gülen Hocaefendi’den
oldukça hissiyatlı bir cevap geldi. Hocaefendi, ‘‘Türkiye’deki olumlu
şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa
ederse burada kalmayı; ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar
vermemek için dâu’s-sıla deyip sıla sevdasıyla, kahve içtiğim kahveleri
bile böyle hatırlayarak ve sonra ondan kaçarak, burnumun kemikleri
sızladığı anda ondan uzaklaşarak, burada kalacak, yaşayacağım...’’ dedi
Cuma
günü ikindi sohbetinde, Başbakan Erdoğan’ın ‘Bitsin bu gurbet’
çağrısına binaen dönüp dönmeyeceğinin sorulması üzerine Hocaefendi’nin
verdiği cevap oldukça duygulu oldu. Hocaefendi’nin gözyaşlarına hakim
olamaması üzerine salondakiler de uzun süre hıçkırıklarla ağladı.
Hocaefendi
ayrıca, eğer yurtdışında vefat ederse Türkiye’de defnedilmesini de şu
cümlelerle vasiyet etti: “Kendi ülkemde ölmeyi ve mübarek annemin
ayaklarının dibine gömülmeyi arzu ederim. Bunu da benim vasiyetim
sayın!.. Ama yaptığım şeylerde, düşüncelerimde, planlarımda,
gayretlerimde, milletime, ülkeme zerre kadar zarar gelmesine razı
olamam. Yüzde bir ihtimalle de olsa razı olamam ona.”
Hocaefendi’nin
söz konusu soruya verdiği cevap şu şekilde: ‘‘Estağfirullah. Bunu
hemen söyleyeyim: O, kendine yakışanı yaptı. Fakat o ilk değil; sayın
Cumhurbaşkanı da, o da, açıktan açığa dedikleri de oldu, bir vasıta ile
bana söyledikleri de oldu. Ricâl-i devletten daha başkaları da
kendilerine yakışan o civanmertliği sergilediler; bugüne kadar ben
defaatle duydum, o arkadaşlardan yanıma gelenler de aynı şeyleri teklif
ettiler; “Artık Türkiye’ye gelme zamanı değil mi?” dediler.
Şimdi,
onlar bununla kendilerine düşen, kendilerine yakışanı yapıyorlar. Ben
de -ben demek de çok çirkin bir şey- ben de kanaat-i âcizânemce bana
yakışanı yapmam lazım. Şimdi onlar davet ederler, gel derler, normaldir.
Millet de, onlar davet etmeleri lazım geliyor gibi onlara bakabilirler.
Ve nitekim zannediyorum orada alkışın ritmi, dozu biraz yükselince de
herhalde, öyle bir talep imajı aldı sayın Başbakan ve ondan da
“anlıyorum” dedi, yani oradaki anlayışını da ortaya koydu. Halk da öyle
diyebilir; onlar çağırdığı zaman, çağırmasalar ben gidemem, Türkiye
emin, böyle güvenli bir yer değil, dolayısıyla başıma gâile açarım, dert
açarım başıma (diye gitmiyorum zannediliyor olabilir.)
Arz
edeceğim şeyler böyle yakışıksız şeyler olabilir de ben hiçbir zaman
böyle başıma dert açacağım mülahazası yaşamadım. 27 Mayıs gördüm, tekdir
gördüm, hatta ölümle tehdit edildim. Karşıma çıkan bir emniyet amiri,
merdivenlerin başında, eğer dur demeseydi, o dramatik filmlerde olduğu
gibi, merdiven boşluğundan aşağıya atacaktı beni. Dur deyince durdu
orada. Sonra da beni kovdu oradan. Ne arıyorsun burada, Caminin imamı
yani, askere gitmemiştim daha o gün. 12 Mart ondan sonra geldi. Üç sene
mahkeme sürdü, ben üç sene mahkûmiyet aldım. Bir sene de sürgün aldım.
Ve aylarca içeride kaldım. Ama buna seve seve gittim, hiç şikâyet
etmedim. Şikâyet ettimse, siz de bilirsiniz. 12 Eylül’de bir şaki gibi 6
sene kaçtım sadece. İçeriye girenler dediler ki “gireni iflah
etmiyorlar.” Askeriyeden ayrılma rahmetlik Cahid Efendi “Aman Hocam”
dedi. İçeriye girdi çıktı. Kader başta beni teslime götürmeyen bir yol
irae etti (gösterdi) bana. Ben de o yolda yürüdüm. Teslim olmayı
düşünmedim. Sû-i niyetliymiş insanlar, kötü şeyler düşünüyormuş. Daha
önce çok kötü şeyler düşündükleri gibi bunda da çok kötü şeyler
düşünüyorlarmış.
Daha sonra 28 Şubat, 27 Nisan meseleleri oldu. O
dönemde de tehditler oldu, hatta ben yine Amerika’daydım 1997’de.
Devletin başındaki insan bir yerde önemli bir değişiklik olunca bana
telefon etti “gel” dedi, “durum değişti, burası emniyet ve güven içinde”
dedi. Gittim. Yine hastane için Mayo kliniğe geldim ben, o zaman
tedaviye geldim yani. Belki stend taktırmaya geldim o zaman. İşte o
gelişimde kaldı öylece.
Aslında şahsım adına endişe duymadım ben.
Dünyaya beni bağlayacak hiçbir şeyim yok. Bunları dersem biraz iddia
gibi olur. Bir dikili taşım olmadı. Evlad u iyalim olmadı. Çoluğum
çocuğum olmadı. İleriye matuf bir hesabım olmadı. Bunları, mensubu
olduğum, gönlümü verdiğim, gaye-i hayal yaptığım davama, düşünceme hep
aykırı saydım.
Burada utanarak bir şeyi arz edeceğim size: Ben
size utanarak bir şey arz edeceğim; askerliğim esnasında annem babam
amcamı araya koyarak ve bütün büyüklerim başımda, bana “hayatını
değiştir” dediler; çok cazib bir teklif sunduklarında arkasında
yürüdüğüm amcama “Ben sizin dininizden şüphe ediyorum” dedim. “Din böyle
künde üstüne künde giderken, ben boynumu ona kaptırmışım, bir de
ayağıma böyle pranga vurursanız, sırtım yere gelir benim” dedim, “Ben
öyle şeyleri hiç düşünmüyorum.”
ÇOK SEVDİĞİM YAŞAR HOCA, İZMİR’E GELDİĞİM ZAMAN BOYNUMA SARILDI
Kestanepazarı’nın
avlusunda, “Yahu Hoca” dedi, “Falan…” dedi. “Hocam, dedim, ben hiçbir
zaman aklımdan geçirmedim, ben sadece kendimi bu işe vakfettim. Başka
şeyi düşünmeyi kendime haram sayıyorum.” Objektif değil, herkes için
değil, ben zayıf bir insanım, iki şeyi birden taşıyamam diye, tek şeyi
omuzumda taşıyayım diye… Boynuma sarıldı “Sen beni dinlemezsen kim beni
dinler? ” dedi. Öyle mahzun bıraktım onu.
Dünya adına hiçbir
sevdam olmadı, hiçbir şeye bağlanmadım. Çok cazip şeyler ayağımın ucuna
kadar geldiği halde, “Bu da benim olsun” falan demedim, düşünmedim. Tek
nam-ı celil-i Muhammedi dört bir yanda şehbal açsın istedim ben. Ama o
mevzuda denecekleri doğru diyemedim, söylenecekleri söyleyemedim.
Nefsimi karıştırdım… Sesimi ayarlayamadım. (hıçkırıklarla ağladı)
Sizin
sorunuza geleyim: Ben şahsım adına hiç endişe duymadım, hatta “44
yaşındayken belki beni asarlar” diyordum, “44’te asmadıklarına göre 55, o
da 11’in katı..” dedim, “Belki o zaman asarlar!” 66 oldu, “Belki o
zaman asarlar” dedim, asmadılar. Ben hep o hülyalarla yaşadım. Rabbim
buna şahit. Ancak, eğer sizin bir gaye-i hayaliniz varsa, bir mefkûreniz
varsa; o da o Türkiye’de yeni yeni problemlerin olmaması, bir kısım
huzursuzlukların olmaması, bir kısım huzursuzlukların çıkmaması, bir
kısım kazanımların -hafizanallah- kaybedilmemesi için yüzde bir
ihtimalle oraya gitmeniz bu hususlara zarar verecekse, işte ben o
endişeyle, şahsım adına değil de o endişe ile gitmek istemem. O endişemi
de izale edebilecek bir tablo görürsem.. o zaman fakirin bileceği şey.
Fakirin bileceği şey.. “Benim bileceğim şey” demek yine benlik kokuyor,
“Benim bileceğim şey” demeyeceğim, fakirin bileceği şey.
Gittiğimde
oraya, birileri, işin rövanşı peşinde koşan birileri, bazı müesseselere
zarar vermek suretiyle, idareyi zor durumda -yüzde bir ihtimalle-
bırakacaklarsa şayet, Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama
olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı;
ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için dau’s-sıla
deyip sıla sevdasıyla, kahve içtiğim kahveleri bile böyle hatırlayarak
ve sonra ondan kaçarak, burnumun kemikleri sızladığı anda ondan
uzaklaşarak, burada kalacak, yaşayacağım...
Bütün bu endişeler
zail olduğu zaman, oturur, kendi arkadaşlarımla, kader birliği yaptığım
arkadaşlarımla meseleyi detaylı görüşürüm, ondan sonra…
Ben de
arzu ediyorum. Burada öldüğüm zaman bile buraya gömülmeyi istemiyorum,
kendi ülkeme, kendi toprağıma gömülmeyi arzu ediyorum. Gelirken biraz,
burada ölürüm kalırım diye arkadaşlara demiştim, “Paranızla bir yer
alın, bize ait olsun, Türk milletine ait olsun, oraya gömersiniz”
demiştim; fakat sonradan vazgeçtim; daü’s-sıla duygusu öyle düşünmeme
fırsat vermedi.
Kendi ülkemde ölmeyi ve mübarek annemin
ayaklarının dibine gömülmeyi arzu ederim. Bunu da benim vasiyetim
sayın!.. Ama yaptığım şeylerde, düşüncelerimde, planlarımda,
gayretlerimde, milletime, ülkeme zerre kadar zarar gelmesine razı
olamam. Yüzde bir ihtimalle de olsa razı olamam ona.
O talep eden
arkadaşlarımız, devlet büyüklerimiz kusura bakmasınlar!.. Talep
etmeleri onların civanmertlikleri, ama benim bu mevzuda düşünmem de,
onlara karşı, onların yaptığı şeylere karşı saygımın gereği…
Kusura bakmayın diyecek başka...’’
kaynak; http://cihan.com.tr/caption/Erdogan-in-hasret-bitsin-cagrisina-Fethullah-Gulen-cok-duygulu-cevap-verdi-CHNzI3MDc2LzQ=
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder