28 Nisan 2012 Cumartesi

Şefaat


Efendimiz(s.a.v)’ze niçin salât(dua) edin buyuruyor ALLAH(c.c). Efendimiz(s.a.v) cennet-i Âlâ’yı kazandığı halde. Çünkü ALLAH(c.c) izni ile imanla ölmüş ama günahkâr olan tüm MÜ’MİN’LERİ ya daha az yanarak veya direkt cennetine alması için şefaat, yardım etmesi için. Diğer peygamberler de kendi iman etmiş günahkâr ümmetine şefaat edecek.*
Yani ne kadar çok salât edersek o kadar çok mü’min cennete girecek veya az yanacak. Salât ; Allahumme salli ala Muhammedin ve ala âli Muhammed
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
AHZÂB Sûresi 33. 56. "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey mü'minler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin."
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmud'a (şefaat makamına) göndermesi kesindir. 17 / İSRÂ - 79*

şefaat,yardım,şehitler ve Resulullah efendimizin şefaati

Sual: Şefaatin hak olduğunu kabul etmeyen bir tek Ehl-i sünnet âlimi var mıdır?
CEVAPBütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir.

Yeni türedi bazı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, “Kur'anı getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat edemez” diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul etmiyorlar, Mutezileye, Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet ve hadisleri inkâr ediyorlar.

Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmud'a (şefaat makamına) göndermesi kesindir.17 / İSRÂ - 79 (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!)
[Haşr 7]

(De ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

{Bu âyet-i kerime gelince, münafıklar, “Muhammed kendisine tapılmasını istiyor” dediler. [Şimdiki mezhepsizler de, “Peygamber, Allah’tan üstün tutuluyor” diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir. (Şifa-i şerif)}
(De ki; “Allah’a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çeviren [kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23]

(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86]

(Onlar, Onun
[Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28]

(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.)
[Necm 26]

(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?)
[Bekara 255]

(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]

(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]

Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, (Peygamberler, âlimler, şehidler gibi) ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.

Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.

Kimler şefaate kavuşur?
Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren âyetleri vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehidlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zalimler
[kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]

(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin duası elbette kabul olur.

(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Haber verilenler ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin Peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek
[dünyaya tekrar gitsek] de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup kaçmışlardır.) [Araf 53]

(Orada putlarıyla çekişerek derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.)
[Şuara 96-102]

(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.)
[Rum 13]

(Ondan başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.)
[Yasin 23]

Yukarıdaki âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler, evliya, şehidler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira ediyorlar.

Kur’anı insanlara açıkla
Eşsiz mucize olan Kur’an-ı kerime uyabilmek için, Kur’anın muhatabı olan Peygamber efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul etmek lazımdır. Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.)
[Nahl 64]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan
[Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.)
[Nisa 65]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.)
[Ahzab 36]

(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!)
[Araf 158]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Allah’a ve Resulüne inanmayan
[kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]

(Yalnız Kur’an) diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyet’i yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların, Kur’an ve Sünneti kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirdik. Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.)
[Tirmizi, Darimi]

(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise giremez.)
[Buhari]

(Bir zaman gelir “Kur’andan başka şey tanımam” diyenler çıkar) [Ebu Davud]

(Kur’ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.)
[Hakim]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” der.)
[Ebu Ya’la]

Yalnız Kur’an diyenler, Kur’andaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur’ana inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allahü teâlâ yalnız Kur’an mı diyor? (Resulüme uyun, onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah’ın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?

İşte âyet-i kerime mealleri:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!)
[Araf 158, Nur 54]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.)
[Nur 51]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.)
[Enfâl 13]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!
[uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.)
[Nisa 150,151]

Kur’anda, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü devreden çıkaran, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.

Resulullah efendimiz açıklıyor
Allahü teâlâ, (Ey Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de açıklıyor:
(İsra suresinin (yakında Rabbin sana makamı mahmudu verecektir) [mealindeki] âyet-i kerimedeki "Makamı mahmud" bana verilecek şefaat hakkıdır.) [Tirmizi]

(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.)
[İbni Mace]

(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]

(İmanla ölen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]

(Her Peygamberin, müstecab
[kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]

(Ümmetimin yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest bırakıldım. Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete girer.)
[İbni Mace]

(Benden önce hiçbir Peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen
[imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]

(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.)
[İmam-ı Ahmed, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı?) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)

(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.)
[Deylemi]

(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]

(Ehl-i beytimi sevenlere şefaat edeceğim.)
[Hatib]

(Eshabımı kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) [Buhari]

(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.)
[İbni Huzeyme, Bezzar, Dare Kutni, Taberani]

(Kabrimi ziyaret edenin şefaatçisiyim.) [Taberani]

(Sırf beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur.)
[Müslim]

(Medine’de ölenlere şefaat ederim.) [Tirmizi]

(Medine’nin sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.)
[Müslim]

(Sünnetimi [imanını] elinden kaçıran kimseye [kâfire] şefaatim haram oldu.) [Şir’a]

(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.)
[Şir’a]

(Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fâsıka vermesin!) [Şir’a]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.)
[Tirmizi]

(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.)
[Beyheki]

(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.)
[Beyheki, Taberani]

(Rabbin sana
[ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)

Lütfu ile daha fazla verir
Şuarâ suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat edici [şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri bildirilmektedir. Şurâ suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih amel işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir) buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, “Onlara şefaat edici arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler” diye tefsir edilmiştir. (İhya)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kıyamette Peygamberler, âlimler ve şehidler şefaat eder.) [İbni Mace]

Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)
Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur’an-ı kerimi açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i şerifin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadisin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı, Suriyeli ve yerli türedi mezhepsizler mi biliyor?

Sen razı olana kadar
Putlarla ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat edemez) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.

Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaad etmektedir. Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu.

Yine buyurdu ki:
(O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) [Beyheki, Bezzar, Taberani]

(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır" buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana "Ümmetinden ihlasla bir defa "La ilahe illallah" diyen ve imanla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.)
[İ. Ahmed]

(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz sualsiz Cennete koymamı mı istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefaat hakkı vermesini istedim. Şefaatim elbette bütün müslümanlaradır.)
[Taberani]

(Şirk üzere ölmeyen
[imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [İbni Hibban]

Resulullahı vesile edenlerin, onun şefaati ile tevbelerinin kabul olunacağını şu âyet-i kerime de göstermektedir:
(Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah’tan af diler ve Resulüm olarak sen de, onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabul edici ve merhamet edici bulurlar.) [Nisa 64]

Resulullah gibi şefaatçi olmasaydı
Kabirden, önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek, Peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi, beklemekten çok sıkılacak, önce Peygamberlerden Hazret-i Âdem, sonra Hazret-i Nuh, sonra Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa’ya gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özür bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını söyleyecekler, şefaat edemiyecekler, sonra Resulullaha gelip yalvaracaklardır.

Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün Peygamberler şefaat edecektir. (Buhari)
Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:
1- Makam-ı Mahmud şefaati ile, mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.
2- Çok kimseyi, sorgusuz, sualsiz Cennete sokacaktır.
3- Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.
4- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.
5- Sevapla günahı eşit olup, Araf’ta bekleyen kimselerin Cennete gitmelerine şefaat edecektir.
6- Cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir.

Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete girecektir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.

Allahü teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu.

Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyuruldu.) [C.2, m.3]
İmanlı ölen herkese şefaatİmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Şefaate kavuşabilmek için imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmez.) [Tahrim 8]

Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü teâlâ, (Onlar senin ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara senden daha merhametliyim. Ne sen, ne başkaları onların kusurlarını bilemez, hesaplarını gizli görürüm) buyurdu. (İ. Gazali)

(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.)
[Buhari]

Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır:
Resulullah efendimizden, kıyamette şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim olduğunu sordum. (Senin hadislerime olan sevginin çokluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. O mesud kişi, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyerek imanla ölen kişidir) buyurdu. (Buhari)
kaynak: http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1678

27 Nisan 2012 Cuma

Ölülerin amel defteri kapanır mı? Kapanmaz.


Salâvat duadır.
AHZÂB Sûresi 33. 56. "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey mü'minler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin."
İlk önce dünyada olmayanların (ölülerin)amel deflerleri kapanmıştır diyenler yalan söylerler. Efendimiz(s.a.v) dünyada değildir, niye salât getiririz o zaman, ALLAH(C.C) dünyada olmayan efendiniz(s.a.v)’ye niçin 33/36 ayetinde salât getirim hem de tam bir teslimiyetle buyurur. Demek ki dua-beddua ölüye de diriye de gider. Hayır, ve hasenatları da şerleri de devam eder kıyamete kadar. Hayırda olalım inşallah.
Niçin salâvat getiririz ne önemi var. Kısaca. Efendimiz Muhammed Mustafa(s.a.v)’ya ne kadar çok salât getirirsek o kadar fazla günahkâr MÜ’MİN’İN günahlarının affı için ALLAH(C.C),affetmesi için af dileyecek. Ne kadar çok salâvat o kadar çok Müslüman cehenneme uğramadan cennete gidecek demektir. Ve ya az yanacaktır. ALLAH(C.C) İZNİ İLE şefaat(yardım) edecek.
Salâvat-ı şerifeler;Allâhümme sâlli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed veya ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) veya
Mesela salevati serif okurken \"Allah(c.c)'ım Muhammede ve Aline salat et\" diyoruz ya, Muhammedin ali kimler oluyor? Ailesi mi, ashabı mi? yoksa bütün ona inananlar mı? 2. Allah(c.c)'ın ona salat etmesi ne demek? Bunu açıklarmısınız? Salat destek olma anlamına geldiğini duydum, ama artık o hayatta olmadıgına göre Allah ona ne şekilde destek olacak?

Duamı kabul et, kıyamette hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla! İbrahim: 40-41"ölmüşlerimize de dualar gider. kur’an-ı kerim’de Hz.ibrahim ölmüş olan anne ve babasına ve tüm mü’minlere dua ederken geçmiş ve gelecek olan (“dikkat edin”mü’minlere )de dua ediyor; yani ölüye de diriye de dua olur, amel defederi mü’minin kapanmaz
Değerli kardeşimiz;

Cevap 2 : Salat,salavat peygamberimize rahmet manasında bir duadır. Bununla peygamberimizin makamının yükselmesi ve ümmetine şefaat etmesi için Allah'a dua edilir. Bu şekilde onun makam-ı mahmuda'a yükselip ümmetine şefaat etmesi için destek olunmuş olur. Onun vefat etmesi buna engel olmaz. Onun manevi şahsiyeti bakidir ve ümmetinin hayır ve hasenatlarına dua ve niyazlarına ortaktır. Yapılan dua ve salavatlar ona ulaşır.
Selam ve dua ile...
salavat getirmenin faydaları bknz: http://siyasiibr.blogspot.com/2012/04/salat-salavat-etmek-ne-demektir.html


en doğrusunu ALLAH(c.c) bilir

Kur’ân’da Dua Ayetleri

 kaynak: http://murtecii.wordpress.com/2012/03/03/kuranda-dua-ayetleri/
Peygamber Efendimizin Duası
“Rabbi zidnî ilma”
Ey Rabbim! Benim ilmimi artır.[1]
Peygamber Efendimizin Kafirlerle Mücadelede Yaptığı Dua
“Rabbi fela tec’alnî fil-gavm’iz-zalimin.”
Ey Rabbim! Beni o zalimler topluluğunun içinde tutma.[2]
Hz. Adem (a.s) ve Hz. Havva validemizin yaptığı dua
“Rabbena zalemna enfusena ve inlem tağfir lena ve terhamna lenekûnenne min’el-hasirîn.”
Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizleri affetmezsen ve bizlere acımazsan hüsrana uğrayanlardan oluruz.[3]
Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsmail’in (a.s) Kabe’yi Yaparken Okudukları Dua
“Rabbena tegabbel minna inneke entes-semi’ul-alim.”
Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul et, muhakkak sen, işiten ve bilensin.[4]
Kâbe’yi Yaptıktan Sonraki Duaları
“Rabbena vec’elna muslimeyni leke ve min zurriyyetina ummeten muslimeten leke ve erina menasikena ve tub aleyna inneke entet-tevvab’ur-rahim. Rabbena veb’as fîhim rasulen minhum yetlû aleyhim ayatike ve yuallimuhumul kitabe ve’l-hikmete ve yuzekkîhim inneke ente’l-azîz’ul-hakim.”
Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş Müslümanlar kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş müslüman bir ümmet ver. Bize ibadet esaslarını göster ve tövbemizi kabul et. Şüphesiz sen tövbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Ey Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder, onlara ayetlerini okusun, kitap ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.[5]
Hz. İbrahim’in (a.s) Çocukları İle Mescid-i Haram’a Gidince Yaptığı Dua
“Rabbic’al hazel-belede aminen vecnubnî ve beniyye en na’bud’el-esnam. Rabbi innehunne azlelne kesiran minen-nas. Femen tebiani feinnehu minnî ve men asâni feinneke ğafur’ur-rahim. Rabbena innî eskentu min zurriyyetî bi-vadin ğayri zî zer’in inde beytikel-muharram. Rabbena liyugîmus-salate fec’al ef’ideten minen-nasi tehvî ileyhim ver-zughum mines-semerati leallehum yeşkurûn. Rabbena inneke ta’lemu ma nuhfî vema nu’linu vema yahfa alallahi min şey’in fil-arzi vela fis-sema.”
Ey Rabbim! Bu beldeyi, güvenli bir belde yap. Beni ve oğullarımı putlara kulluktan uzak tut. Ey Rabbim! Çünkü putlar, kendilerine tapan bir çok insanın sapmasına sebep oldular. Kim bana uyarsa şüphesiz ki, o benim dinimdendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz ki sen, af ve merhameti bol olansın. Ey Rabbimiz! Soyundan bazılarını, muharrem ve mukaddes evinin yanındaki çorak, zıraata elverişsiz vadiye, namazı kılsınlar diye yerleştirdim. Ey Rabbim! İnsanların kalplerini onlara meylettir. Onları meyvelerle rızıklandır ki, şükretsinler. Ey Rabbimiz! Hiç kuşkusuz sen bizim gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da çok iyi bilirsin. Yerde ve gökte, hiç bir şey Allah’tan gizli kalmaz.[6]
Hz. İbrahim’in (a.s) Kendisi ve Soyu İçin Yaptığı Dua
“Rabbic’alnî mugîm’es-salati ve min zurriyyetî. Rabbena ve tegabbel duaî. Rabbeneğfirlî ve li-valideyye ve lil-muminîne yevme yegûm’ul-hisab.”
Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelen salih kimseleri, namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul eyle! Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde, beni, anamı, babamı, ve bütün müminleri affet![7]
Hz. Zekeriyya’nın (a.s) Yaptığı Dua
“Rabbi heb lî min ledunke zurriyyeten tayyibeten, inneke semi’ud-dua.”
Ey Rabbim! Katından bana temiz bir zürriyet ver. Şüphesiz sen duaları işitensin.[8]
Hz. Musa’nın Duaları
“Rabbi innî la emliku illa nefsî ve ahî fefruk beynena ve beynel-kavmi’l-fasikîn.”
Ey Rabbim! Ben ancak kendim ve kardeşimle baş edebilirim. Bizimle fasık toplumun arasını ayır.[9]
“Subhaneke tubtu ileyke ve ene evvel’ul-muminîn.”
Seni tenzih ederim ey Rabbim! Tövbe edip sana yöneldim ve iman edenlerin ilkiyim ben.[10]
“Rabbiğfir lî ve liahî ve edhilna fî rahmetike ve ente erham’ur-rahimîn.”
Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi affet. Bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.[11]
“Ente veliyyuna feğfir lena ve’rhemna ve ente hayr’ul-ğafirîn.”
Ey Rabbim! Sen bizim velimizsin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge, sen bağışlayanların en hayırlısısın.[12]
“Vektub lena fi hazihid-dunya ve fil-ahireti innî hudna ileyke.”
Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz sana yöneldik.[13]
“Alallahi tevekkelna. Rabbena la tec’elna fitneten lil-kavm’iz-zalimin ve neccina bi-rahmetike min’el-kavm’il-kafirîn.”
Biz Allah’a güvendik. Ey Rabbimiz! Bizi zulme sapan bir kavim için itmihan vesilesi kılma. Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.[14]
Hz. İsa’nın (a.s) Rızk İçin Yaptığı Dua
“Allahumme rabbena enzil aleyna maideten min’es-semai tekunu lena îden li-evvelina ve ahirina ve ayeten minke verzukna ve ente hayr’ur-razigîn.”
Allah’ım! Ey Rabbimiz! Bize gökten sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Sen’den bir belge olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın.[15]
Hz. Şuayb’ın (a.s) Yaptığı Dua
“Alallahi tevekkelna rabbenefteh beynena ve beyne kavmina bil-hakki ve ente hayr’ul-fatihîn.”
Biz Allah’a güvendik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında sen hak ile hüküm ver. Sen hüküm verenlerin en hayırlısısın.[16]
Hz. Nuh’un (a.s) Yaptığı Dua
“Rabbi innî eûzu bike en es’eleke ma leyse lî bihi ilmun ve illa teğfir lî ve terhemnî ekun min’el-hasirîn.”
Ey Rabbim! Bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamazsan ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan oluruz.[17]
Hz. Nuh’un (a.s) Kavminin İnkarı Üzerine Yaptığı Dua
“Rabbinsurnî bima kezzebûn.”
Ey Rabbim! Kavmimin beni yalanlamasına karşı bana yardım et.[18]
Tufan Sırasında Sular Yükselirken Nuh’un (a.s) Duası
“Rabbi enzilnî munzelen mubareken ve ente hayr’ul-munzilîn.”
Ey Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen indirilenlerin en hayırlısısın.[19]
Hz. Yusuf’un (a.s) Yaptığı Dualar
“Rabbi’s-sicnu ehabbu ileyye mimma yed’ûnenî ileyhi ve illa tasrif annî keydehunne esbu ileyhinne ve ekun min’el-cahilîn.”
Ey Rabbimiz! Benim için zindan, bunların çağırdığı şeyden daha iyidir. Eğer tuzaklarına engel olmazsan, onlara uyar, cahillerden olurum.[20]
“Rabbi gad ateyteni min’el-mulki ve allemtenî min te’vil’il-ahadisi fatir’es-semavati vel-arzi ente veliyyî fid’dunya vel-ahireti teveffenî muslimen ve elhignî bi’s-salihîn.”
Ey Rabbim! Bana mülkü sen verdin. Rüyaların yorumunu sen öğrettin. Yerin ve göklerin yaratıcısı sensin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihlere kavuştur.[21]
Hz. Eyyub’un (a.s) Hastayken Yaptığı Dua
“Ennî messeniyez-zurru ve ente erham’ur-rahimîn.”
Bu hastalık gerçekten beni sarıverdi. Sen ise merhametlilerin en merhametli olanısın.[22]
Hz. Yunus’un (a.s) Balığın Karnındayken Yaptığı Dua
“La ilahe illa ente subhaneke innî kuntu minez-zalimîn.”
Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ve tesbih ederim. Ben zalimlerden oldum.[23]
Hz. Lut’un (a.s) Kavminin Sapıklığından Dolayı Duası
“Rabbi neccinî ve ehlî mimma ya’lemûn.”
Ey Rabbim! Beni ve ailemi kavmimin yapmakta oldukları şeyden kurtar.[24]
Hz. Süleyman’ın (a.s) Duası
“Rabbi evzi’nî en eşkura ni’metikelletî en’amte aleyye ve alâ valideyye ve na’mele salihen terzahu ve edhilnî birahmetike fî ibadik’es-salihîn.”
Ey Rabbim! Bana, ana ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat.[25]
Hz. Meryem’in (a.s) Anasının Yaptığı Dua
“İnnî uîzuha bike ve zurriyyeteha min’eş-şeytan’ir-racîm.”
Allah’ım! Onu ve zürriyyetini kovulmuş şeytandan senin sığınmana veriyorum.[26]
Hz. Musa’nın (a.s) Mucizesi Karşısında İman Eden Sihirbazların Duası
“Rabbena efriğ aleyna sabran ve teveffenâ muslimîn.”
Ey Rabbimiz. Üstümüze sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür.[27]
Peygamberlerin ve Müminlerin Yaptığı Dua
“Rabbena la tuahiznâ in nesîna ev ahte’nâ. Rabbena vela tahmil aleynâ isran kema hameltehu alellezîne min kablina. Rabbena vela tuhammilna ma la tâgate lena bih. Va’fu annâ vağfir lena verhemna ente mevlana fensurna alal- gavm’il-kâfirîn.”
Ya Rabbi! Unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Ya Rabbi! Bize, bizdekilerden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ya Rabbi! Gücümüzün yetmeyeceği yükü bize yükleme bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.[28]
Mümin Kulların Namazdayken Okudukları Dua
“İhdina’s-sırat’al-mustegîm. Sıratallezîne en’amte aleyhim ğayr’il-meğzûbi aleyhim velezzâllîn.”
Bizi doğru yola ilet, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna; sapıkların ve gazaba uğrayanların yoluna değil.[29]
İlim ve Akıl Sahiplerinin Yaptığı Dualar
“Rabbena la tuziğ gulûbena ba’de iz hedeytenâ ve heblena min ledunke rahmeh. İnneke ente’l-vehhâb. “Rabbena inneke camiu’n-nasi liyevmin la raybe fih. İnneke la yuhlif’ul-mîad.”
Ya Rabbi! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi kaydırma. Katından bize rahmet bağışla, sen çok bağışlayansın. Ey Rabbimiz! Kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları muhakkak sen toplayacaksın. Allah veridği sözden kesinlikle geri dönmez.[30]
Müminlerin Allah Korkusundan Yaptıkları Dua
“Rabbena innena amenna fağfir lena zunûbena ve ginâ azab’en-nâr.”
Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. İşlediğimiz günahları bağışla ve bizleri ateşin azabından koru.[31]
Allah’ı Anan Müminlerin Yaptığı Dualar
“Rabbena inneke men tudhil’in-nâre fegad ehzeyte, ve ma li’z-zalimîne min ensâr.”
Ey Rabbimiz! Muhakkak sen, kimi ateşe sokarsan onu cezalandırırsın. Zalimler için yardımcı yoktur.[32]
“Rabbena fağfir lenâ zunûbena ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ mea’l-ebrâr. Rabbena ve atinâ ma veadtenâ alâ rusulike vela tuhzinâ yevm’el-giyameh. İnneke lâ tuhlif’ul-miâd.”
Ya Rabbi! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür.
Ya Rabbi! Elçilerine vaad ettiklerini bize ver, kıyamet gününde bizi hor ve aşağılık kılma. Sen kesinlikle vaadinden dönmezsin.[33]
Tefekkür Ehli Müminlerin Duası
“Rabbena ma halakte haza batila. Subhaneke feginâ azab’en-nâr.”
Ey Rabbimiz! Sen bütün bunları boşuna yaratmadın. Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz. Bizleri ateşin azabından koru.[34]
Zulümden Kurtulmak İçin Mazlum Müminlerin Duası
“Rabbena ehricna min hazihil karyetiz-zalimi ehluha vec’allena min ledunke veliyyen vec’al lena min ledunke nasîra.”
Ey Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar. Katından bize bir veli ve bir yardımcı gönder.[35]

[1]- Taha, 114
[2]- Mü’minun, 94
[3]- A’raf, 123
[4]- Bakara, 127
[5]- Bakara, 128-129
[6]- İbrahim, 35-38
[7]- İbrahim, 40-41
[8]- Al-i İmran, 38
[9]- Maide, 25
[10]- A’raf, 143
[11]- A’raf, 151
[12]- A’raf, 155
[13]- A’raf, 156
[14]- Yunus, 85-86
[15]- Maide, 114
[16]- A’raf, 88-89
[17]- Hud, 47
[18]- Müminun, 26
[19]- Müminun, 29
[20]- Yusuf, 33
[21]- Yusuf, 101
[22]- Enbiya, 83
[23]- Enbiya, 87
[24]- Şuara, 169
[25]- Neml, 19
[26]- Al-i İmran, 36
[27]- A’raf, 126
[28]- Bakara, 286
[29]- Fatiha, 6-7
[30]- Al-i İmran, 8-9
[31]- Al-i İmran, 16
[32]- Al-i İmran, 192
[33]- Al-i İmran, 193-194
[34]- Al-i İmran, 191
[35]- Nisa, 75

25 Nisan 2012 Çarşamba

Salat, salavat etmek ne demektir?


Salâvat-ı şerifeler;Allâhümme sâlli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed veya ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) veya
Mesela salevati serif okurken \"Allah(c.c)'ım Muhammede ve Aline salat et\" diyoruz ya, Muhammedin ali kimler oluyor? Ailesi mi, ashabı mi? yoksa bütün ona inananlar mı? 2. Allah(c.c)'ın ona salat etmesi ne demek? Bunu açıklarmısınız? Salat destek olma anlamına geldiğini duydum, ama artık o hayatta olmadıgına göre Allah ona ne şekilde destek olacak?
Değerli kardeşimiz;

Cevap 2 : Salat,salavat peygamberimize rahmet manasında bir duadır. Bununla peygamberimizin makamının yükselmesi ve ümmetine şefaat etmesi için Allah'a dua edilir. Bu şekilde onun makam-ı mahmuda'a yükselip ümmetine şefaat etmesi için destek olunmuş olur. Onun vefat etmesi buna engel olmaz. Onun manevi şahsiyeti bakidir ve ümmetinin hayır ve hasenatlarına dua ve niyazlarına ortaktır. Yapılan dua ve salavatlar ona ulaşır.
Selam ve dua ile...
kaynak:Sorularla İslamiyet http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/6998/muhammedin-s-a-v-ali-ne-demek-salat-salavat-etmek-ne-demektir.html 

“Salavat”, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’i (sav) anmak, O’na selam göndermektir.
Aşağıda “salavat” örnekleri bulunmaktadır.

Aleyhisselam
Manası: Allahın selamı, onun üzerine olsun.

Aleyhissalatu vesselam
Manası: Allahın salatu selamı onun üzerine olsun.

Sallallahu aleyhi ve sellem
Manası: Allahu Teala, Ona salatu selam etsin.

Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed
Manası: Allahım! (peygamberimiz) Hz.Muhammed'e ve aline (evladu iyaline) rahmet eyle.

Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
Manası: Ey Allahım ! Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, evladu iyaline, ashabına salatu selam eyle.(Rahmet et, selametlik ver.)  

kaynak: http://hadis.islamiyet.gen.tr/salavatlar.php 
Namazda Ettehiyyatüden sonra okuduğumuz Salli Barikler de salevattır. Salevat-ı şerife okumanın fazileti büyüktür.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette bana en yakın olan, en çok salevat getirendir.) [Tirmizi]

(Sabah-akşam on salevat getiren, kıyamette şefaatime kavuşur.)
[Taberani]

(Cuma günleri bana 80 salevat okuyanın 80 yıllık günahı affolur.)
[Şir’a]

(Günde yüz salevat okuyan, kıyamette şehidlerle beraber olur.) [Taberani]

(Günde bin salevat okuyan, Cennetteki yerini görmeden ölmez.)
[İbni Şahin]

(Bana bir salevat getirene Allahü teâlâ, on rahmet ihsan eder, on günahını yok eder ve derecesini on kat yükseltir.)
[Nesai]

(Salevat sizin için zekattır.)
[I.Hibban] [Burada zekat, temizlik, günahların affıdır.]

Peygamber efendimiz, (Cuma günleri bana çok salevat okuyun! Bunlar, bana bildirilir) buyurdu. Öldükten sonra da bildirilir mi denilince buyurdu ki: (Toprak, Peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mümin salevat okuyunca, bir melek bana haber verir, "Falan oğlu filan, sana selam söyledi" der.) [İbni Mace]

(Bana salevat okuyana, melekler salat okur. Salevata devam edene, melekler de ona salat okumaya devam eder. Artık isteyen az, isteyen çok salevat okusun!)
[I. Mace]

Bir kitap yazmaya veya vaaza başlarken Allahü teâlâya hamd ve Resulüne salevat getirmelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim, kitabına ismimi yazdıktan sonra, bana salat ve selam da yazarsa, ismim o kitapta kaldığı müddetçe, melaike, o kimse için istiğfar eder.) [Taberani]

(Beni sözünüzün başında, ortasında ve sonunda anın!)
[I. Neccar]

(Cebrail aleyhisselam, bana dedi ki: Ya Resulallah, senin ismin anılınca, sana salevat getirmeyen azabı hak eder, Cehenneme gider.) [İ. Ahmed]

Demek ki Resulullah efendimize ömürde bir defa salevat getirmek farz, bir oturumda, bir yazıda bir defa salevat getirmek vaciptir. Bu vacibi kasten terk eden azabı hak eder.

Babamın kararmış yüzü nurlandıSüfyan-ı Sevri hazretleri anlatır:
Kâbe’yi tavaf ederken, her adımda salevat okuyan birini gördüm. Ona (Sen gerekli duaları bırakıp hep salevat okuyorsun. Her yerde okunacak dua var) dedim. Sen kimsin dedi. Ben de kendimi tanıttım. (Sen avamdan değilsin, âlimsin, sana anlatayım) diyerek başladı:

Babamla Beytullaha gitmek üzere yola çıkmıştık. Yolda babam hastalandı. Onu tedavi etmek için epey uğraştıysam da babam vefat etti. Baktım, ölünce yüzü karardı. Yüzünü kapattım. Yanında uyuya kalmışım. Rüyamda öyle bir zat gördüm ki, ondan daha güzel yüzlü hiç kimse görmemiştim. Çok güzel kokuyordu. Babamın yanına geldi. Yüzündeki örtüyü kaldırıp elini babamın yüzüne sürdü. Babamın siyah yüzü nurlandı, bembeyaz oldu. Bu zata kim olduğunu sorunca, (Ben Resulullahım. Baban, ömrünü boşa harcadı. Fakat bana çok salevat okurdu, şimdi sıkıntıda olduğunu bildirdiler, kendisi de benden yardım istedi. Çok salevat okuyan mümine ben elbette yardım ederim) buyurdu. Uyanınca babamın yüzünün bembeyaz olduğunu gördüm. İşte bu yüzden her yerde Peygamber efendimize çok salevat okuyorum.

Razı etmek için
Sual:
Allahü teala ile onun sevdiklerini razı etmek için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Önce Ehl-i sünnet itikadını öğrenip, dinimizin emir ve yasaklarına uymalı, özellikle kalb kırmamaya ve kul hakkına dikkat etmeli. Şu hadis-i şerifte bildirilen duaları da okumaya çalışmalı:

(Ya Aişe, bir kere “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ cemî’il Enbiyâi velmürselîn” de, bütün peygamberler senden razı olsun. Bir kere “Allahümmağfirlî ve li vâlideyye [ve li-meşâyıhiyye] ve lil mü’minîne vel mü’minât vel müslimîne vel müslimâti el ahyâi minhüm vel emvât” de, bütün müminler senden razı olur. Bir kere de “Sübhânellahi vel hamdü lillahi ve lâilahe illallahü vellahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” de ki, Allahü teala senden razı olsun.) [Ey Oğul İlmihali]

Salevat getirmek
Sual:
Salevat olarak ne okumalıdır?
CEVAP
Salevatın en kısası, (Allahümme salli alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed) demektir. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
Bir gün dört büyük melek geldi.
Cebrail aleyhisselam dedi ki:
(Ya Resulallah, sana her gün on salevat getirenin elinden tutar, sıratı kuş gibi geçiririm.)
Mikail aleyhisselam dedi ki:
(Ben de, ona, Kevser havuzundan kana kana içiririm.)
İsrafil aleyhisselam dedi ki:
(Ben de, onun affı için başımı secdeye koyarım. Allahü teâlâ onu affetmedikçe başımı secdeden kaldırmam.)
Azrail aleyhisselam da dedi ki:
(Ben de, onun ruhunu, Peygamberler gibi kabzederim.)
Peygamber efendimiz de, (Bu ne büyük lütuf ve ne büyük bir ihsandır ya Rabbi) dedi.

İki hadis-i şerif meali daha şöyledir:
(Her gün yüz defa salevat getiren, münafıklıktan ve Cehennem ateşinden uzaklaşır ve kıyamette şehitlerle beraber olur.) [Taberani]

(Bir kimse, bana salevat getirdiği sürece, melekler de, onun için istiğfar eder. Artık isteyen az, isteyen çok salevat getirsin.) [İ. Ahmed]

Hazret-i Ebu Talha anlatır:
Bir gün Resulullah, sevinçli olarak gelip buyurdu ki:
(Cebrail bana gelip, şu müjdeyi verdi: Ya Resulallah! Rabbin, "Sana bir defa salevat okuyana, ben on salat okurum. On defa rahmette bulunur, on günahını affeder, on derece yükseltirim. Sana bir defa selam veren herkesin selamına da, ben on defa selam ile karşılık veririm, Bu sana ikram olarak yetmez mi, razı olmaz mısın?" dedi. Ben de, razı olurum dedim.) [Nesai]

Sual: (Peygambere salât okunmaz, salevat getirilmez. Salât, Allah’a getirilir) diyenler oluyor. Bu doğru mudur?
CEVAP
Salât
, dua demektir. Salevat ise, salât kelimesinin çoğuludur, dualar demektir. İkisi de aynıdır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah ve melekleri, Resule salât ediyor. Ey iman edenler, siz de gönülden, teslimiyetle, ona salât edin, salevat getirin.) [Ahzab 56] (Allah’ın salât etmesi rahmet etmek, meleklerinki dua etmek, müminlerinkiyse Onun şefaatini talep etmektir.)

Görüldüğü gibi, Resulullaha salât yani salevat getirilmesini, bizzat Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde emretmektedir. Bunun için, Resulullah efendimize ömürde bir defa salevat getirmek farz, ismi geçtiği zaman, bir oturumda, bir yazıda bir defa salevat getirmek vacib, sonrakilerde müstehabdır. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bana bir salât getirene, Allah ve melekleri yetmiş salât getirir.) [İ. Ahmed]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salât okuyandır.) [Tirmizi]

(Bana çok salevat getirenin dertleri gider, günahları affolur.) [Tirmizi]

Resulullahın ismi söylenince veya işitilince, aleyhisselam, aleyhissalâtü vesselâm veya sallallahü aleyhi ve sellem demekle de, ona salât getirilmiş olur.

Salevat okunan yerler
Sual:
(Mani bulunmamak şartıyla, her zaman salevat getirmek müstehabdır) deniyor. Müstehab olduğu yerler nelerdir?
CEVAPBazılarını İbni Abidin hazretleri şöyle bildiriyor:
1- Cuma günü ve cuma gecesi,

2-
Sabah akşam, mescide girerken çıkarken,

3- Peygamberimizin kabrini ziyaret ederken,

4- Safa ile Merve’de,

5- Ezan okunurken,

6- İkamet edilirken,

7- Duanın başında, ortasında ve sonunda,

8- Telbiyeyi bitirdikten sonra,

9- Bir yere toplanırken ve oradan dağılırken,

10- Abdest alırken,

11- Abdestten sonra,

12- Bir şey unutulduğu vakit,

13- Vaaz ederken,

14- Hadis okumaya başlarken,

15- Hadis okumayı bitirince,

16- Kulak çınlarken,

17- Dini sual sorarken,

18- Fetva yazarken,

19- Kitap yazarken,

20- Hoca derse başlarken,

21- Talebe derse girince,

22- Kız istemeye gidenin,

23- Evlenenin ve evlendirenin,

24- Peygamber efendimizin ismini her işittiği veya yazdığı zaman,

25- Mühim işlerin başında,

26- Zikre başlarken,

27- Cenaze namazında ve namazda teşehhütten sonra salevat okumak sünnettir.

28- Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehabdır. (Redd-ül-muhtar)

29-
Gül koklarken, [Resulullahın mübarek teri, gül gibi kokardı.]

30-
Müsafeha ederken,

31- Pilav yerken.

Yukarıdaki hususların bazıları hadis-i şerifle de bildirilmiştir:
(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyheki]

(Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur.) [Dare Kutni]

(Ezanı işitince tekrar edip bana salevat getirin! ) [Buhari]

(Dua perdelidir, salevat getirilince, perdeler yırtılır, dua kabul olur.) [Taberani]

(Allahü teâlâyı zikretmeden ve Resulüne salevat getirmeden toplanıp dağılmak, leşten dağılmak gibidir.)
[İ.Ahmed]

(Bir toplulukta Allahü teâlâ anılmaz ve peygamberine salevat getirilmezse, o topluluk, kıyamette, hasret ve nedamet çekerler.) [Tirmizi]

(Abdestten sonra, on defa salevat getirenin gamı gider, duası kabul olur.) [Ey Oğul İlmihali]

(Söyleyeceği şeyi unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam getirsin!)
[İbni Sünni]

(Meclislerinizi bana salât-ü selam getirmekle süsleyin!) [Deylemi]

(Namaz kıldıktan sonra dua ederken önce Allahü teâlâya layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salevat getir, sonra dua et!) [Tirmizi]

(Kulağı çınlayan beni hatırlasın, bana salevat-ı şerife getirsin. Sonra da “Beni hayırla anana Allah rahmet etsin!” desin!) [Müslim]

(İsmim anılınca salevat okumayan, cimrilerin cimrisidir.) [Tirmizi]

(Yanında anıldığım halde bana salevat getirmeyenin burnu sürtülsün!) [Tirmizi]

(İsmim anılınca, salevat getirmeyen, zelil olsun!)
[Tirmizi]

(Gül koklayıp da bana salevat getirmeyen, bana eziyet etmiş olur.) [Şir’a]

(İki müslüman, selamlaşıp müsafeha eder ve bir de bana salevat-ı şerife okursa, yeni doğmuş gibi bütün günahları temizlenir.) [R.Nasıhin]

Salevat okunmayan yerler
Sual: (İstisnasız Peygamber efendimize her yerde salât, salevat okunur. Cenazeyi duyurmak için okumakta da mahzur yok) deniyor. Her yerde salevat okunur mu?
CEVAP
Salevat-ı şerife okunmayan yerler de vardır. Birkaçını bildirelim. Şu yerlerde Resulullaha salevat getirmek caiz değildir:
1- Cima esnasında, [Sadece yatağa girerken besmele çekilir.]

2-
Tuvalette def-i hacette, [Tuvalete girerken dua okunur.]

3- Satılan malı överken, [Malın kıymetli olduğunu bildirmek için okumak, ticareti dine alet etmek olur.]

4- Uygunsuz iş yaparken, [Harama bakarken, mekruh işlerken.]

5- Bir şeye hayret edince, [Vay anasını dedirten, şaşırtıcı bir olay karşısında.]

6- Hayvan keserken, [Yalnız Besmele çekilir.]

7- Aksırınca, [Yalnız Elhamdülillah denir.]

8- Yemeğe Besmeleyle başlarken. (Besmele çekilir, salevat okunmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şu üç yerde ismimi söylemeyin: Yemeğe besmele çekerken, hayvanı besmeleyle keserken ve aksırınca.) [Beyheki])

9- Kur’an okurken, [Peygamber efendimizin ismi geçse de salevat okunmaz.]

10- Hutbe dinlerken, [Peygamber efendimizin ismi geçse de salevat okunmaz.]

11- Farz namazların ve müekked sünnet namazların ilk teşehhüdünde,

12- Cenaze olduğunu bildirmek için. [“Bir kimse ölünce peygambere salevat getirilir” intibaını uyandırıcı bir bid’attır.]

İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Ölen kimse âlim, zahit veya mübarek bir zat ise sonradan gelen bazı âlimler, cenazesi için sokaklarda ilan yapılmasını iyi görmüşlerdir. (Redd-ül-muhtar)
İlan yolları çeşitlidir. Mesela, davul zurna çalarak duyurmak caiz olmaz. Mevlit okutmak, salâ [salât] okumak caiz olmaz. Belediye hoparlöründen ilan etmek veya gazetelere ilan vermek caiz olur.
  kaynak: http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=444

Resulullah efendimizin şefaati http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1678


 




22 Nisan 2012 Pazar

Fasık nedir.gıybeti yapılırsa haram değildir

Sual: Gıybet nedir? CEVAP Belli bir mümin veya zimmi kâfirin aybını, onu kötülemek için arkasından söylemek, gıybet olur. Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz.
 Şu üç kişinin gıybeti haram değildir: 1- Fasık, 2- Zâlim idareci, 3- Bid’at ehli. (İ. Ebiddünya)
Fâsık Sual: Fâsık ne demektir? Fâsıkla ilgili hükümler hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP Haram işleyene, günah işlediği bilinene, açıktan günah işleyene fâsık denir. Mesela namaz kılmayan, içki içen, kumar oynayan, yabancı kadınlara bakan, hanımını, kızını açık gezdiren fâsıktır.
İşlediği günaha da fısk denir. Küçük günaha devam eden de fâsık olur. Fâsıklar hakkında hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Fâsık övülünce, Rabbimiz gadaba gelir.) [Beyheki]
 (Dinin afeti üçtür: Fâsık âlim, zalim idareci, cahil sofu.) [Deylemi] (Fıskı aşikâre olan fâsıka lanet olsun.) [Deylemi]
 (Fıskını ilan eden fâsık, hürmeti kaybetmiştir.) [Deylemi]
 Müslüman kadın, fâsık kadınların yanında da saçı açık duramaz. Mürted amca ve dayının yanında da açık duramaz. Mürted ana-babanın yanında, başı açık durmak caiz ise de, ellerini öpmek caiz değildir. Müslüman kadın, kâfir kadınla, zaruretsiz müsafeha edemez. Zaruret olunca, Hanbeli mezhebini taklit eder. Fıskı yayılmış olmasa da, fâsık erkek, saliha kızın, hatta salih kimsenin kızının küfvü [dengi] olamaz.
 Hazret-i Azrail, fâsık ve kâfirlerin ruhunu diğer meleklere emrederek aldırır.
 Malını hayrata sarf edip, fâsık olan çocuğuna miras bırakmamalıdır. Çünkü, günaha yardım etmek olur. Fâsık çocuğa nafakadan fazla para, mal vermemelidir. (Bezzâziyye)
 Kâfir ve fâsık doktora muayene ve tedavi caiz; fakat bunların sözleri ile ibadet bozulmaz. Mesela (Orucu aç, bu hastalık oruç tutmana manidir. Gusletme, su sana zararlıdır) dese, salih bir doktora sormak gerekir. Mütehassıs ve salih doktorun sözü ile hareket edilir. kaynak: http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2626 Gıybet etmek Gıybet olunan kimse, bedeninde, nesebinde, ahlakında, işinde, sözünde, dininde, dünyasında, hatta elbisesinde, evinde, hayvanında bulunan bir kusur, arkasından söylendiği zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur. Duyunca üzüleceği bir sözü yüzüne karşı da söylemek günahtır. Kapalı söylemek, işaret ile, hareket ile bildirmek, yazı ile bildirmek de, hep söylemek gibi gıybettir. Bir müslümanın günahı ve kusuru söylendiğinde, hâfızların, din adamlarının, (Elhamdülillah, biz böyle değiliz) demeleri, gıybetin en kötüsü olur. Birisinden bahsedilirken, (Elhamdülillah, Allah bizi hayasız yapmadı) gibi, onu kötülemek, çok çirkin gıybet olur. (Falanca kimse çok iyidir, ibadette şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu) demek de gıybet olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Birbirinizi gıybet etmeyiniz.) [Hucurat 12] Gıybet, adam çekiştirmek demektir. Birisini gıybet etmenin, ölmüş insanın etini yemek gibi olduğu bildirildi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Miraca çıkarıldığımda, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan kimseler gördüm. "Bunlar kim" dedim. Cebrail aleyhisselam, "Gıybet ederek insanların etini yiyen, şahsiyetlerini zedeleyen kimselerdir" dedi.) [Ebu Davud] (Kıyamette bir kimse, sevap defterinde, yapmadığı ibadetleri görür. "Bunlar seni gıybet edenlerin sevaplarıdır" denir.) [Harâiti] (Bir cemaat içinde bulunurken, bir kimse hakkında gıybet edildiğini görürsen, o kimse için yardımcı ol. Ve cemaatı da ondan men etmeye çalış veya oradan kalk git.) [İ.Ebiddünya] (Din kardeşinin yüzüne söylemekten hoşlanmayacağın şey gıybettir.) [İbni Asakir] (Bir kimsenin yanında din kardeşi gıybet edilir de, yardıma muktedirken ona yardım etmezse, Allahü teâlâ o kimseyi dünya ve ahirette rezil eder.) [İbni Ebiddünya] (Bir kimsenin malı az, çoluk çocuğu çok, namazı güzel olursa ve müslümanları gıybet etmezse, kıyamette onunla yan yana oluruz.) [Hatib] (Falancanın boyu kısadır) diyen birisine, Peygamber efendimiz, (Bu sözün denize atılsa, denizi kokutur) buyurdu. (Tirmizi) Gıybet, insanın sevaplarının azalmasına, başkasının günahlarının kendine verilmesine sebep olur. Bunları her zaman düşünmek, gıybet etmeye mani olur. (İslam Ahlakı) Gıybetin zararı Sual: Gıybetten kurtulmak mümkün müdür? CEVAP Evet, gıybeti ve zararını bilen gıybetten kaçıp kurtulur. Mesela yılanı ve zararını bilen, yılanla oynar mı? Yılanı koynuna alıp yatar mı? Gıybetten kurtulmak için: 1- Gıybetin zararını düşünmeli! Gıybet sebebiyle, sevaplarının gideceğini, hatta gıybet ettiği kimsenin günahlarını da yükleneceğini bilmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyamette, sevap defteri açılan bir kimse, "Dünyada iken, şu ibadetleri yapmıştım, burada yazılı değil" der. "Onlar, silinip gıybet ettiklerinin defterlerine yazıldı" denir.) [İsfehani] 2- Gıybet, dünyada da alında bir kara lekedir! Kendine dedikoducu dedirtmemelidir. Çünkü Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Gıybet edeni dinleyen de günahta ortaktır.) [Taberani] 3- Bir kimse, başka birine kırgınsa, onu kötülemeye çalışır, gıybetini eder. Başkasına kızıp da kendini Cehenneme atmanın ahmaklık olduğunu bilen, gıybet etmez. Gıybet etmekle, ona zarar vermiş olmuyor, kendini felakete atıyor. Üstelik sevmediği kişinin günahlarını alıp, yerine kendi sevaplarını veriyor. 4- Bazen topluluktakileri memnun etmek, onları güldürmek için gıybet edilir. İnsanları memnun etmek için, Allahü teâlânın gazabına maruz kalmayı istemek ne kadar yanlıştır. 5- Gıybet eden, övülmeyi, herkesin kendisinden bahsetmesini ister. Bu bakımdan kendini övmek için dolaylı yolları seçer. Mesela, (Falanca çok geçimsizdir) der. Bu, (Ben geçim ehliyim) demektir. Cömert olduğunu bildirmek için, (Falanca çok cimridir) der. Eğer böyle gıybet edeni dinleyen, akıllı birisi ise, kendini bu şekilde övene hiç değer vermez, onun değersiz olduğunu anlar. Bunları dinleyen akıllı değil de, cahil, ahmak birisi ise, gıybet ettiği için ona değer verse, ne çıkar? Kazancı ne olur? 6- Başkalarını gıybet edip kusur araştıran kimse, kendi kusurlarını göremez. Halbuki kendi kusurları ile meşgul olan başkalarının kusurlarını göremez. Başkalarının kusurları ile uğraşan birisinin, kendi kusurunu görmeyen zavallı bir ahmak olduğu anlaşılır. 7- Kıskanç olan, mal sahiplerini kötüler. (Malı çok ama yemesini bilmez, cimrinin biridir) der. Yahut mevki sahibi için, (Müdür oldu diye kendini bir şey zannediyor) der. Böyle söylemekle, gıybet edilenin ne malı azalır, ne de makamı elden gider. Buna rağmen kıskançlık ateşi, söyleyeni yakıp kavurur. Üstelik, gıybet günahına girdiği için sevaplarını sevmediği kimseye vermeye mahkum olur. Sual: Dini bir meseleyi öğrenmek için, (Beyim şunu yapıyor, caiz midir?) diye soruyorum. Beyimi gıybet etmiş oluyor muyum? CEVAP Hayır. Fakat beyinden bahsetmeyip, (Bir erkek hanımına şöyle yapsa caiz olur mu?) diye sormak daha uygun olur. Sual: İstişare edene, (O erkeğin veya kızın şu kusuru vardır) demek, yahut, (O malı alma, şu kusuru var) demek gıybet olur mu? CEVAP Gıybet olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Facirin hâlini anlatmaktan çekinmeyin ki halk, onun zararından korunsun.) [Taberani] Sual: Meşhur lakabı ile bilinenden bahsederken, mesela (Kara Bülent) demek gıybet olur mu? CEVAP Bu lakabı ile çağırılınca üzülmüyorsa gıybet olmaz. Sual: Arkadaşımı, kötü arkadaşlardan korumak için, (Falan kumarbazdır, diğeri de sarhoştur) demek gıybet olur mu? CEVAP Gıybet olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hayasızdan bahsetmek gıybet olmaz.) [İ.Adiy] Sual: Birisini kasdederek kaş göz hareketi yapmak günah mıdır? CEVAP Eğer o, o hareketten dolayı üzülürse gıybet olur, günah olur. Üzülmezse hoşlanırsa günah olmaz, caiz olur. Sual: Hükümetteki insanlar hakkında konuşmak gıybet olur mu? CEVAP Açıkça yanlış yapıyorlarsa söylemek caizdir. Sual: Savunanlara karşı, cahil şeyhlerin yanlışlıklarını söylemek, kötülemek gerekmez mi? Müslümana bunu bildirmek gıybet olur mu? CEVAP Onların liderleri yanlarında kötülenirse, onlar da ehl-i sünnet âlimlerine hücum eder. Buna sebep olmamak lazım. Kendi aranızda kötülükleri söylenir. Zararlarından korunmaya çalışılır. Kötülerin zararından korunmak için kötülüğünü söylemek gıybet olmaz. Gıybet zinadan kötüdür Sual: Gıybetin zinadan kötü olduğunu bildiren hadise uydurma diyorlar. Bu hadis din kitaplarında yok mudur? CEVAP O hadis-i şerifin meali şöyledir: (Gıybetten sakının; çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina edip tevbe eder de, [bir daha yapmazsa], Allahü teâlâ onun tevbesini kabul eder. Gıybet edilen, gıybet edeni affetmedikçe, affolmaz.) [İbni Ebid-Dünya, Deylemi, Taberani, Beyheki, Tergib ve Terhib, İ. Şarani, İ. Gazali] İslam âlimlerinin kitaplarında bulunan hadis-i şeriflere itiraz edilmez, dil uzatılamaz. Ancak acaba açıklaması nasıldır, âlimlerimiz ne bildirmişlerdir diye sorulabilir. Bir âyet-i kerime meali de şöyledir: (Fitne, katillikten daha kötüdür.) [Bekara 191] Âyet-i kerimede fitnenin adam öldürmekten daha büyük günah olduğu bildiriliyor. Fitne nasıl olur da katillikten daha kötü denmediği gibi, gıybet nasıl olur da zinadan daha kötüdür denmez. Adam öldürmek bir suç ise, fitne bir çok suçlara sebep olabilir. Fitnenin, birçok anlamı vardır. Daha çok küfür, bozgunculuk, bölücülük, bela, imtihan gibi anlamlara gelir. Fitne, bir çok müslüman kanı dökülmesine veya bir müslüman ülkenin küffârın eline geçmesine sebep olabilir. Bir kimse, nefsine, şeytana ve kötü arkadaşa uyup zina etmişse, sonra pişman olup bir daha yapmamışsa, Allahü teâlâ onun tevbesini kabul eder. Ama gıybet, söz taşımak, bir çok fitnelere sebep olabilir. Gıybete kolayca girildiği, zararının sınırı olmadığı için bu şiddetli bir ikazdır. Gıybet, Kur'an-ı kerimde, ölü kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir. Bir âyet meali: (Birbirinizin kusurunu araştırmayın, arkasından çekiştirmeyin, gıybet etmeyin. Kim ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Bu tiksindiricidir. O halde Allah'tan korkun.) [Hucurat 12] Gıybet, söz taşımak ve diğer günahlardan kaçınmak, nefs ile cihad olup, cihad-ı ekber olarak bildirilmiştir. Gıybetin verdiği zararlar hakkında hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Miracda göğüslerinden asılarak azap edilenleri gördüm. “Bunlar, kaş göz işaretiyle alay ve gıybet edenlerdir” dendi. Nitekim Kur’anda, [mealen] şöyle buyuruluyor: (İnsanları arkadan çekiştirip, kaş göz ile alay edenlerin vay haline!) [Hümeze1] (Beyheki) (Miracda, Cehennemde kokmuş leş yiyenlerin kim olduğunu sordum. “Bunlar, gıybet ederek insanların etlerini yiyenlerdir” dendi.) [I. Ahmed] (Gıybet ve kovuculuk, kişinin imanını zayıflatarak yok eder.) [İsfehani] (Cehennemden en son çıkan, gıybetten tevbe edendir. Cehenneme ilk giren, gıybetten tevbe etmeden ölendir.) [R.Nasıhin] (Gıybet, etmek leş yemekten daha kötüdür.) [İ.Hibban] (Biri için söylenen kusur, onda varsa, gıybettir, yoksa iftira olur.) [Müslim] (Gıybet edenin duası kabul olmaz.) [Şir’a] (Gıybet eden Cehennemliktir.) [İsfehani] (Dört kişinin, çektikleri şiddetli azaptan, Cehennemdekiler rahatsız olur. Biri, ateşten bir tabut içindedir, ikincisi bağırsaklarını yerde sürür, üçüncüsü kan ve irin kusar, dördüncüsü kendi etini yer. İlki borçlu olarak öldü. İkincisi idrardan sakınmazdı. Üçüncüsü, müstehcen konuşurdu. Dördüncüsü, gıybet ve kovuculuk ederdi.) [Taberani] (Beş şey oruç ve abdestte hayır bırakmaz: Yalan, gıybet, söz taşıma, şehvetle harama bakmak, yalan yere yemin etmek.) [Deylemi] (Oruç, ateşe kalkandır. Gıybetle parçalanmadıkça korur.) [Buhari] (Gıybet yapmayan Allahü teâlânın güvencesindedir.) [İbni Huzeyme] (Leş yemek, gıybet ederek, arkadaşının etini yemekten daha hafiftir.) [Ebuşşeyh] Yeni defnedilen iki ölü için Resulullah efendimiz buyurdu ki: (Şimdi onların kabirleri ateşle dolduruldu, azap içindedir. Feryatlarını insan ve cinden başka her mahluk işitti. Eğer gizleyebilseydiniz, benim işittiklerimi siz de işitirdiniz. Bunlardan biri, idrardan sakınmazdı, öteki de, insan eti yerdi [gıybet ederdi].) [İ.Ahmed, İbni Cerir] Resulullah gıybet edene, (Tevbe et, kardeşinin etini yedin) buyurdu. (Taberani, İ. Ebi Şeybe) Suç işleyerek cezalandırılan birisini gıybet edenlere, Resulullah efendimiz, (Şu eşeğin leşinden yiyin. Gıybet etmek, şu eşek leşini yemekten daha kötüdür) buyurdu. (İbni Hibban] Netice: Resulullah efendimizin (Vârislerim) dediği, Allahü teâlânın güvendiği zatlara yani İslam âlimlerine karşı en azından edebi muhafaza etmeli, din düşmanlarına aldanıp suizan etmemeli. Allahü teâlânın, dinini, soysuzlara karşı bu mübarek zatlar vasıtasıyla muhafaza edip, yaydığını unutmamalı. Gıybetin kefareti Gıybet etmenin kefareti, üzülüp tevbe etmek ve helalleşmektir. Pişman olmadan helalleşmek, riya olur, ayrı bir günah olur. Gıybet, üç türlüdür: 1- (Bu gıybet değil, onda olan şeyleri söyledim) demek. Böyle söylemekle, harama helal demiş olur ki, çok tehlikelidir. 2- Gıybet olunan, bunu duymuşsa, tevbe etmekle affedilmez. Onunla helalleşmek de gerekir. Bir hadis-i şerif meali: (Gıybetini yaptığı kişi, gıybet edeni affetmedikçe, mağfiret olunmaz.) [Deylemi] 3- Gıybet olunanın bundan haberi yoksa, tevbe ve istiğfar etmekle ve ona hayır dua etmekle affolur. (Ya Rabbi beni de, gıybetini ettiğim kişiyi de affet) diye dua etmelidir! İki hadis-i şerif meali : (Gıybetin kefareti, gıybet edilenin mağfireti için dua etmektir.) [İbni Lâl] (Gıybet eden, gıybet edilen için mağfiret dilerse gıybet günahına kefaret olur.) [Hatib] İhtiyaç halinde gıybeti caiz olanlar 1- Bir haksızlığı, bir yolsuzluğu şikayet için, ilgili mercilere bildirmek. 2- Etkili ve yetkili birisine, (Falanca, gayri meşru iş yapıyor, buna mani olun) demek. 3- Bid'at sahibi ile gezen birine, (Onunla gezme, o mezhepsizdir) demek. 4- Şahitlikte, (Falanca şöyle yaptı) demek. 5- İnsanları, açıktan günah işleyenlerden korumak için, mesela (O kumarbazdır) demek. 6- Müslümanları, bid’at ehlinin zararlarından korumak için, bunların kitaplarının ve yazılarının bozukluğunu, sözle veya yazı ile bildirmek. [Bunu yapmak, aynı zamanda dinin emridir.] Sual: Helal edeceği bilinse, ana babanın gıybeti caiz midir? CEVAP Caiz değildir, günahtır, helâlleşmek gerekir. Ana baba hakkını helâl etse de, gıybet etmek günah olduğu için, ayrıca tevbe etmek de gerekir. Sual: Kâfiri gıybet etmek de haram mıdır? CEVAP Zimmi kâfiri gıybet etmek haramdır, harbi kâfiri gıybet etmek caizdir. Şimdi dünyada zimmi kâfir yoktur. Kim olursa olsun, ağzımızı gıybete alıştırmamalıyız. [Halifelik döneminde, İslam devletinde yaşayıp, cizye ve haraç veren kâfire zimmi, kendi ülkesinde yaşayan, İslam devletine bağlı olmayan kâfire de harbi denirdi.] Sual: Bir kimsenin gıybet ettiğini görünce, ne yapmalıyız? CEVAP Söyleyince kabul edecek biriyse mani olmalı, böyle değilse konuyu değiştirmeye çalışmalı veya orayı terk etmeli. Bunlar da mümkün olmazsa, kalben gıybete razı olmamalıdır. Gıybet, üç çeşittir: Sual: Helalleşmeden affa uğrayan gıybet var mıdır? CEVAP Gıybet üç türlüdür: 1- Küfür olan gıybet: Gıybet edip, (Benimki gıybet değil, onda olanları söyledim) derse, haram olan gıybete helal dediği için küfür olur. Zaten gıybet, onda olanı söylemektir. Onda olmayanı söylemekse iftiradır, daha büyük günahtır. Küfürden tevbe eder gibi, tevbe etmesi gerekir. 2- Duyulan gıybet: Yaptığı gıybeti, gıybet edilene duyurmaktır. Büyük haram olur. Tevbe etmekle affedilmez, onunla helalleşmek de lazım olur. 3- Duyulmayan gıybet: Gıybet olunanın bundan haberi olmaz. Tevbe ve istiğfar etmekle ve ona hayır dua etmekle affolur. (Berika) Gıybetle deşarj olmak Sual: Birisi, deşarj olmak için, rahatlamak maksadıyla gıybet ediyor. Deşarj olmak gibi faydalı bir niyetle gıybet etmek caiz olur mu? CEVAP Deşarj olmak için gıybet etmek caiz olmaz. Zaten herkes deşarj olmak için gıybet eder. Bütün günahlar da buna benzer, deşarj olma isteğinden kaynaklanır. Nefsin gıdası günahlar olduğu için, günah işleyince nefsimiz rahatlar. Hâlbuki sâlih müminler günahtan rahatsız olur, çünkü günahlar, nefsin gıdası ise de kalbin zehridir. Gıybet edilen kimse, bu konuşmalardan hoşlanmazsa, duyunca üzülecekse gıybet olur. İhtiyaç halinde gıybet caiz olur. Birkaç örnek verelim: 1- Bir haksızlığı, bir yolsuzluğu şikâyet için, ilgili mercilere bildirmek. 2- Etkili ve yetkili birisine, kötülüğe mani olması için, (Falanca, gayri meşru iş yapıyor) demek. 3- Bid'at sahibi ile gezen birine, (Onunla gezme, o mezhepsizdir) demek. 4- Şahitlikte, (Falanca şöyle yaptı) demek. 5- İnsanları, açıktan günah işleyenlerden korumak için, mesela (O kumarbazdır) demek. 6- Gıybet edileni bir zarardan önlemek için, bunu önlemeye gücü yeten birisine onun yanlış işlerini söylemek. Mesela, sigara veya bira içen çocuğun babasına gidip durumu bildirmesi, babası da, onu önleyecek güçte ise, bu şikâyet çocuğun faydasına olacağı için caizdir. 7- Müslümanları, bid’at ehlinin zararlarından korumak için, bunların kitaplarının ve yazılarının bozukluğunu, sözle veya yazıyla bildirmek. [Bunu yapmak, aynı zamanda dinin emridir.] Yukarıda bildirilen sebeplere benzer bir fayda olmadan, sırf deşarj olmak için gıybet etmek caiz olmaz. Ana babayı gıybet Sual: Helal edeceği bilinse, ana babanın gıybeti caiz midir? CEVAP Caiz değildir, günahtır, helâlleşmek gerekir. Ana baba hakkını helâl etse de, gıybet etmek günah olduğu için, ayrıca tevbe etmek de gerekir. Ölüyü kötülemek Sual: (Ölüyü kötülemek gıybettir, günahtır) deniyor. Mesela bid’at ehli veya kâfir bir yazar yanlış şeyler yazıp ölse, onun yanlışlarını söylemek gıybet mi oluyor? CEVAP Hayır, günah olmaz. Ölüyü değil, ölülerimizi, yani Müslüman ölüleri kötülemek bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Ölülerinizin iyiliklerini söyleyin, kötülüklerinden bahsetmeyin!) [Tirmizî] Dirileri kötülemek de caiz değil, ama dirilerle helalleşme imkânı vardır, ölüye göre biraz daha hafiftir. Dine aykırı yazı yazan ölü veya diri Müslümanın da, bu hatasını bildirmek gıybet olmaz. Gıybet nedir, ne değildir? Gıybet, bir Müslümanın gizli bir kusurunu arkasından söylemektir. Kâfirlerin ve açıkça günah işleyen Müslümanların bu günahlarını bildirmek, Müslümanlara zulmedenlerin ve alışverişte onları aldatanların yaptıkları bu kötülükleri duyurmak, Müslümanları bunların şerrinden sakındırmak, Müslümanlığı yanlış anlatanların ve yazanların bu iftiralarını da söylemek gerektiğinden, gıybet olmaz. (Redd-ül-muhtar) Dinsizin gıybeti Sual: Bir ateist için, (Şu dinsizdir) demek gıybet olur mu? CEVAP Dinsizin zararından korunmak için, (Falanca dinsizdir, şunları yapar) gibi sözler söylemek gıybet olmaz. Yani dinsizliği açıksa, dinsize dinsiz demek gıybet olmaz. Diğer açık işlenen günahların hepsi böyledir. Bir yazar, çıkıyor, (Ben mezhebe uymam) diyorsa, ona mezhepsiz demek gıybet olmaz. Gıybet edeni tanımamak Sual: Bir arkadaşın aleyhinde birine bir şey anlatıyorum. Anlattığım arkadaş, gıybetini yaptığım kişiyi hiç tanımıyor. Sadece ben tanıyorum. Gıybet günahı yalnız bana mı olur? CEVAP Gıybet edileni tanımadığı için arkadaşınıza günah olmadığı gibi, size de günah olmaz. Gıybet edileni o da tanısaydı, ikinize de günah olurdu. Gıybet olmaz Sual: Dini yanlış anlatan bir yazarın, dine aykırı yazıları hakkında, (Yanlış yazıyor) diye konuşmak gıybet olur mu? CEVAP Müslümanlığı yanlış anlatanların ve yazanların bu iftiralarını söylemek lâzımdır. Bunlar gıybet olmaz. (Redd-ül-muhtar) Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Ortalık karışır, yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatıldığı zaman, doğruyu bilenler herkese bildirsin! Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların laneti, doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene olsun.) [Deylemi] kaynak: http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1229

19 Nisan 2012 Perşembe

Ölüye dua olur mu? Olur.Salevat ne demektir,salavat

Allahumme salli ala seyyidina Muhammed ne demektir?
Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed

Anlamı: Ey Allahım ! Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, evladu iyaline, ashabına salatu selam eyle (Rahmet et, selametlik ver )

"Allâh ve melekleri Peygamber'e çokça salât ederler Ey mü'minler! Siz de O'na çokça salât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin" (el-Ahzâb, 56)

Efendimiz(s.a.v) dünya hayatında değil.ama salevat getirerek dua ediyoruz.demek ki ölülerimize dua edilebilir. Resûlullah (Allah’ın Elçisi) en güzel örnektir.” (Ahzab 21)
ALLAH(c.c) kelamı KUR’AN’I-KERİM’İ kıyamete kadar "Allah ve melekleri Peygamber'e(ahzab-56) salât(dua) edeceğine göre sizde kıyamete kadar ölülerinize dua edebiliriz. Allah ediyor da sen niye dua etmezsin diye sorarlar adama.Amelleri de devam eder,bu minvalde hayr ise hayra.şer ise şer olarak devam eder.
Delilleri aşağılatır.
Salevat getirmek

Sual: Peygamber efendimizin ismi geçince salevat getirmek lazım mıdır?
CEVAP
Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehaptır. (Redd-ül-muhtar)

Resul-i ekrem efendimizin ismini söyleyince, işitince, yazarken ve okurken Ona salevat getirmek hürmete ve sevap kazanmaya sebep olmaktadır.

Salevat, salat kelimesinin çoğuludur. Salat, dua demektir. Peygamber efendimiz için yapılan dualara salevat getirmek denir. Kur'an-ı kerimde, (Allah ve melekleri, Resule salat ediyor. Ey iman edenler, siz de salat edin) buyuruluyor. (Ahzab 56) Hadis-i şerifte de, (Bana bir salat getirene, Allah ve melekleri 70 salat getirir) buyuruldu. (İ. Ahmed)

Allah’ın salat etmesi rahmet, meleklerinki dua, müminlerinki ise Onun şefaatini taleptir.

Salevat kısaca, Allahümme salli ala Muhammed ve ala âli Muhammed demektir. Peygamber efendimizin ismi anılınca, aleyhisselam veya aleyhissalatü vesselam yahut sallallahü aleyhi ve sellem demekle de Peygamber efendimize dua edilmiş, salevat getirilmiş olur.

Namazda Ettehiyyatüden sonra okuduğumuz Salli Barikler de salevattır. Salevat-ı şerife okumanın fazileti büyüktür.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette bana en yakın olan, en çok salevat getirendir.) [Tirmizi]

(Sabah-akşam on salevat getiren, kıyamette şefaatime kavuşur.) [Taberani]

(Cuma günleri bana 80 salevat okuyanın 80 yıllık günahı affolur.) [Şir’a]

(Günde yüz salevat okuyan, kıyamette şehidlerle beraber olur.) [Taberani]

(Günde bin salevat okuyan, Cennetteki yerini görmeden ölmez.) [İbni Şahin]

(Bana bir salevat getirene Allahü teâlâ, on rahmet ihsan eder, on günahını yok eder ve derecesini on kat yükseltir.) [Nesai]

(Salevat sizin için zekattır.) [I.Hibban] [Burada zekat, temizlik, günahların affıdır.]

Peygamber efendimiz, (Cuma günleri bana çok salevat okuyun! Bunlar, bana bildirilir) buyurdu. Öldükten sonra da bildirilir mi denilince buyurdu ki: (Toprak, Peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mümin salevat okuyunca, bir melek bana haber verir, "Falan oğlu filan, sana selam söyledi" der.) [İbni Mace]

(Bana salevat okuyana, melekler salat okur. Salevata devam edene, melekler de ona salat okumaya devam eder. Artık isteyen az, isteyen çok salevat okusun!) [I. Mace]

Bir kitap yazmaya veya vaaza başlarken Allahü teâlâya hamd ve Resulüne salevat getirmelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim, kitabına ismimi yazdıktan sonra, bana salat ve selam da yazarsa, ismim o kitapta kaldığı müddetçe, melaike, o kimse için istiğfar eder.) [Taberani]

(Beni sözünüzün başında, ortasında ve sonunda anın!) [I. Neccar]

(Cebrail aleyhisselam, bana dedi ki: Ya Resulallah, senin ismin anılınca, sana salevat getirmeyen azabı hak eder, Cehenneme gider.) [İ. Ahmed]

Demek ki Resulullah efendimize ömürde bir defa salevat getirmek farz, bir oturumda, bir yazıda bir defa salevat getirmek vaciptir. Bu vacibi kasten terk eden azabı hak eder.

Babamın kararmış yüzü nurlandı
Süfyan-ı Sevri hazretleri anlatır:
Kâbe’yi tavaf ederken, her adımda salevat okuyan birini gördüm. Ona (Sen gerekli duaları bırakıp hep salevat okuyorsun. Her yerde okunacak dua var) dedim. Sen kimsin dedi. Ben de kendimi tanıttım. (Sen avamdan değilsin, âlimsin, sana anlatayım) diyerek başladı:

Babamla Beytullaha gitmek üzere yola çıkmıştık. Yolda babam hastalandı. Onu tedavi etmek için epey uğraştıysam da babam vefat etti. Baktım, ölünce yüzü karardı. Yüzünü kapattım. Yanında uyuya kalmışım. Rüyamda öyle bir zat gördüm ki, ondan daha güzel yüzlü hiç kimse görmemiştim. Çok güzel kokuyordu. Babamın yanına geldi. Yüzündeki örtüyü kaldırıp elini babamın yüzüne sürdü. Babamın siyah yüzü nurlandı, bembeyaz oldu. Bu zata kim olduğunu sorunca, (Ben Resulullahım. Baban, ömrünü boşa harcadı. Fakat bana çok salevat okurdu, şimdi sıkıntıda olduğunu bildirdiler, kendisi de benden yardım istedi. Çok salevat okuyan mümine ben elbette yardım ederim) buyurdu. Uyanınca babamın yüzünün bembeyaz olduğunu gördüm. İşte bu yüzden her yerde Peygamber efendimize çok salevat okuyorum.

Razı etmek için
Sual: Allahü teala ile onun sevdiklerini razı etmek için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Önce Ehl-i sünnet itikadını öğrenip, dinimizin emir ve yasaklarına uymalı, özellikle kalb kırmamaya ve kul hakkına dikkat etmeli. Şu hadis-i şerifte bildirilen duaları da okumaya çalışmalı:

(Ya Aişe, bir kere “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ cemî’il Enbiyâi velmürselîn” de, bütün peygamberler senden razı olsun. Bir kere “Allahümmağfirlî ve li vâlideyye [ve li-meşâyıhiyye] ve lil mü’minîne vel mü’minât vel müslimîne vel müslimâti el ahyâi minhüm vel emvât” de, bütün müminler senden razı olur. Bir kere de “Sübhânellahi vel hamdü lillahi ve lâilahe illallahü vellahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” de ki, Allahü teala senden razı olsun.) [Ey Oğul İlmihali]

Salevat getirmek
Sual: Salevat olarak ne okumalıdır?
CEVAP
Salevatın en kısası, (Allahümme salli alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed) demektir. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
Bir gün dört büyük melek geldi.
Cebrail aleyhisselam dedi ki:
(Ya Resulallah, sana her gün on salevat getirenin elinden tutar, sıratı kuş gibi geçiririm.)
Mikail aleyhisselam dedi ki:
(Ben de, ona, Kevser havuzundan kana kana içiririm.)
İsrafil aleyhisselam dedi ki:
(Ben de, onun affı için başımı secdeye koyarım. Allahü teâlâ onu affetmedikçe başımı secdeden kaldırmam.)
Azrail aleyhisselam da dedi ki:
(Ben de, onun ruhunu, Peygamberler gibi kabzederim.)
Peygamber efendimiz de, (Bu ne büyük lütuf ve ne büyük bir ihsandır ya Rabbi) dedi.

İki hadis-i şerif meali daha şöyledir:
(Her gün yüz defa salevat getiren, münafıklıktan ve Cehennem ateşinden uzaklaşır ve kıyamette şehitlerle beraber olur.) [Taberani]

(Bir kimse, bana salevat getirdiği sürece, melekler de, onun için istiğfar eder. Artık isteyen az, isteyen çok salevat getirsin.) [İ. Ahmed]

Hazret-i Ebu Talha anlatır:
Bir gün Resulullah, sevinçli olarak gelip buyurdu ki:
(Cebrail bana gelip, şu müjdeyi verdi: Ya Resulallah! Rabbin, "Sana bir defa salevat okuyana, ben on salat okurum. On defa rahmette bulunur, on günahını affeder, on derece yükseltirim. Sana bir defa selam veren herkesin selamına da, ben on defa selam ile karşılık veririm, Bu sana ikram olarak yetmez mi, razı olmaz mısın?" dedi. Ben de, razı olurum dedim.) [Nesai]

Sual: (Peygambere salât okunmaz, salevat getirilmez. Salât, Allah’a getirilir) diyenler oluyor. Bu doğru mudur?
CEVAP
Salât, dua demektir. Salevat ise, salât kelimesinin çoğuludur, dualar demektir. İkisi de aynıdır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah ve melekleri, Resule salât ediyor. Ey iman edenler, siz de gönülden, teslimiyetle, ona salât edin, salevat getirin.) [Ahzab 56] (Allah’ın salât etmesi rahmet etmek, meleklerinki dua etmek, müminlerinkiyse Onun şefaatini talep etmektir.)

Görüldüğü gibi, Resulullaha salât yani salevat getirilmesini, bizzat Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde emretmektedir. Bunun için, Resulullah efendimize ömürde bir defa salevat getirmek farz, ismi geçtiği zaman, bir oturumda, bir yazıda bir defa salevat getirmek vacib, sonrakilerde müstehabdır. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bana bir salât getirene, Allah ve melekleri yetmiş salât getirir.) [İ. Ahmed]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salât okuyandır.) [Tirmizi]

(Bana çok salevat getirenin dertleri gider, günahları affolur.) [Tirmizi]

Resulullahın ismi söylenince veya işitilince, aleyhisselam, aleyhissalâtü vesselâm veya sallallahü aleyhi ve sellem demekle de, ona salât getirilmiş olur.

Salevat okunan yerler
Sual: (Mani bulunmamak şartıyla, her zaman salevat getirmek müstehabdır) deniyor. Müstehab olduğu yerler nelerdir?
CEVAP
Bazılarını İbni Abidin hazretleri şöyle bildiriyor:
1- Cuma günü ve cuma gecesi,

2- Sabah akşam, mescide girerken çıkarken,

3- Peygamberimizin kabrini ziyaret ederken,

4- Safa ile Merve’de,

5- Ezan okunurken,

6- İkamet edilirken,

7- Duanın başında, ortasında ve sonunda,

8- Telbiyeyi bitirdikten sonra,

9- Bir yere toplanırken ve oradan dağılırken,

10- Abdest alırken,

11- Abdestten sonra,

12- Bir şey unutulduğu vakit,

13- Vaaz ederken,

14- Hadis okumaya başlarken,

15- Hadis okumayı bitirince,

16- Kulak çınlarken,

17- Dini sual sorarken,

18- Fetva yazarken,

19- Kitap yazarken,

20- Hoca derse başlarken,

21- Talebe derse girince,

22- Kız istemeye gidenin,

23- Evlenenin ve evlendirenin,

24- Peygamber efendimizin ismini her işittiği veya yazdığı zaman,

25- Mühim işlerin başında,

26- Zikre başlarken,

27- Cenaze namazında ve namazda teşehhütten sonra salevat okumak sünnettir.

28- Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehabdır. (Redd-ül-muhtar)

29- Gül koklarken, [Resulullahın mübarek teri, gül gibi kokardı.]

30- Müsafeha ederken,

31- Pilav yerken.

Yukarıdaki hususların bazıları hadis-i şerifle de bildirilmiştir:
(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyheki]

(Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur.) [Dare Kutni]

(Ezanı işitince tekrar edip bana salevat getirin! ) [Buhari]

(Dua perdelidir, salevat getirilince, perdeler yırtılır, dua kabul olur.) [Taberani]

(Allahü teâlâyı zikretmeden ve Resulüne salevat getirmeden toplanıp dağılmak, leşten dağılmak gibidir.) [İ.Ahmed]

(Bir toplulukta Allahü teâlâ anılmaz ve peygamberine salevat getirilmezse, o topluluk, kıyamette, hasret ve nedamet çekerler.) [Tirmizi]

(Abdestten sonra, on defa salevat getirenin gamı gider, duası kabul olur.) [Ey Oğul İlmihali]

(Söyleyeceği şeyi unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam getirsin!) [İbni Sünni]

(Meclislerinizi bana salât-ü selam getirmekle süsleyin!) [Deylemi]

(Namaz kıldıktan sonra dua ederken önce Allahü teâlâya layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salevat getir, sonra dua et!) [Tirmizi]

(Kulağı çınlayan beni hatırlasın, bana salevat-ı şerife getirsin. Sonra da “Beni hayırla anana Allah rahmet etsin!” desin!) [Müslim]

(İsmim anılınca salevat okumayan, cimrilerin cimrisidir.) [Tirmizi]

(Yanında anıldığım halde bana salevat getirmeyenin burnu sürtülsün!) [Tirmizi]

(İsmim anılınca, salevat getirmeyen, zelil olsun!) [Tirmizi]

(Gül koklayıp da bana salevat getirmeyen, bana eziyet etmiş olur.) [Şir’a]

(İki müslüman, selamlaşıp müsafeha eder ve bir de bana salevat-ı şerife okursa, yeni doğmuş gibi bütün günahları temizlenir.) [R.Nasıhin]

Salevat okunmayan yerler
Sual: (İstisnasız Peygamber efendimize her yerde salât, salevat okunur. Cenazeyi duyurmak için okumakta da mahzur yok) deniyor. Her yerde salevat okunur mu?
CEVAP
Salevat-ı şerife okunmayan yerler de vardır. Birkaçını bildirelim. Şu yerlerde Resulullaha salevat getirmek caiz değildir:
1- Cima esnasında, [Sadece yatağa girerken besmele çekilir.]

2- Tuvalette def-i hacette, [Tuvalete girerken dua okunur.]

3- Satılan malı överken, [Malın kıymetli olduğunu bildirmek için okumak, ticareti dine alet etmek olur.]

4- Uygunsuz iş yaparken, [Harama bakarken, mekruh işlerken.]

5- Bir şeye hayret edince, [Vay anasını dedirten, şaşırtıcı bir olay karşısında.]

6- Hayvan keserken, [Yalnız Besmele çekilir.]

7- Aksırınca, [Yalnız Elhamdülillah denir.]

8- Yemeğe Besmeleyle başlarken. (Besmele çekilir, salevat okunmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şu üç yerde ismimi söylemeyin: Yemeğe besmele çekerken, hayvanı besmeleyle keserken ve aksırınca.) [Beyheki])

9- Kur’an okurken, [Peygamber efendimizin ismi geçse de salevat okunmaz.]

10- Hutbe dinlerken, [Peygamber efendimizin ismi geçse de salevat okunmaz.]

11- Farz namazların ve müekked sünnet namazların ilk teşehhüdünde,

12- Cenaze olduğunu bildirmek için. [“Bir kimse ölünce peygambere salevat getirilir” intibaını uyandırıcı bir bid’attır.]

İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Ölen kimse âlim, zahit veya mübarek bir zat ise sonradan gelen bazı âlimler, cenazesi için sokaklarda ilan yapılmasını iyi görmüşlerdir. (Redd-ül-muhtar)

İlan yolları çeşitlidir. Mesela, davul zurna çalarak duyurmak caiz olmaz. Mevlit okutmak, salâ [salât] okumak caiz olmaz. Belediye hoparlöründen ilan etmek veya gazetelere ilan vermek caiz olur.

kaynak : http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=444