Müslümanlar okumuyor. Okuyanların sayısı hayli az. Müslümanların kahir ekseriyeti, okumadıkları ya da tek kanaldaki kitapları okudukları için İslâmî konularda muarızlarına (karşıtlarına) okkalı cevaplar vermekten âciz kalıyorlar. Oysa bazı İslâm hakikatlerini İslâmla pek sıkı fıkı olmayan, hattâ çağdaş kesimden kişiler de zaman zaman itiraf etmişler, ediyorlar. Onları da okumak, gerektiğinde, yeri geldiğinde muarızların itirazlarına cevap olarak sunmak gerek.
Bugün sizlere iki isimden “tesettür” bahsiyle alâkalı iki örnek vermekle yetineceğim. Bunlardan ilki Ahmed Haşim, diğeri Yakup Kadri (Karaosmanoğlu).
Ahmed Haşim “Kelimelerin Hayatı” başlıklı makalesine başlarken lisanın herşeyden fazla ağaca benzediğini; lisanın da, mevsim mevsim rengini kaybedip, yapraklarını döküşünü; kelimelerin de eskiyip kullanımdan kalkması ya da eski değerlerini kaybetmesine benzetir. Misâl olarak da “melek” kelimesini verir.
Melek, gözleri mavi, saçları sarı, beyaz entarisinin etekleri uzun bir mahlûktur. Lakin günümüzde melek kalmamıştır şaire göre...
“...Fakat kadın saçları, berber makasıyla kısalıp, eteklerin yarısı da terzi nefesiyle uçarak dizlerini çıplak bıraktığı günden sonra [ne dizi üstad, şimdi kefen bezine mahrem yerlerine kadar çıplak... Hattâ sadece bacaklarda değil çıplaklık, göbekler de fora...] melek, birden mazinin silik şekilleri arasına düşmüştür... Şeytanî bir alevin temasıyla, taraf taraf ateş kırmızılığına boyanan muasır kadın çehresi yanında, uzun sarı saçlı ve mavi gözlü 'melek' şimdi aptal bir halayık (hizmetçi) çehresinden daha fazla cazip değil...”[1]
Ahmet Haşim gibi, solcu bir yazar olan Yakup Kadri de (Karaosmanoğlu) kadının tesettürlü halini güzel bulanlardandır. Hattâ Y. Kadri Çarşaf ve Peçe’ye Dair isimli nefis makalesinde çarşafı öyle bir anlatır ki, benim diyen İslâmcı yazar öyle bir çarşaf anlatımı (tasviri) yapabilmiş değildir..
Evet, aşağıdaki yazı, Mehmet Akif Ersoy yahut Yahya Kemal (Beyatlı)’nın falan değil. Solcu yazarlardan, yani dindar bile olmayan Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)’na ait bir yazı bu... Bu metni basmamak için yıllarca Yakup Kadri'nin Erenlerin Bağından ve Okun Ucundan isimli kitapları basılmamıştır. 70’li yıllarda Kültür Bakanlığı'nın bastığı nüshada da yoktur, kitaptan çıkarılmış ve geri kalan metinler basılmıştı... Yakup Kadri Karaosmanoğlu bu nefis makalesinde bakınız peçeyi ve çarşafı nasıl anlatıyordu... İşte o muhteşem makale:
«ÇARŞAFA VE PEÇEYE DAİR»
“Bu çirkin asrın ve bu çirkin muhitin yegâne süsü, yegâne güzelliği sizin çarşafınız, sizin peçenizdir. Yalnız bunlardır ki gözlere hâlâ bakmak tahammülünü, bakmak arzusunu veriyor... (...)
... siz hilkaten müsrifsiniz, hazinelerinizin bahasını bilmezsiniz; her şeyde bahil olan tabiat, bütün cömertlik kabiliyetini size verdi, sizin kalbinize döktü, fakat öyle bir ifrat ile ki, nihayet böyle bir tedbire ihtiyaç messetti. Zaten insanların yegâne vazifesi tabiatın hatalarını tashihe çalışmak değil midir? İnsanlar, kadınlara tahakküm ettikleri gündür ki, tabiata galip geldiler. Cemiyetlerin ve medeniyetlerin esasını bir erkeğin kıskançlığı kurdu. 'Memleketlerden, vatanlardan evvel ilk müdafaa edilen kadındı. Bana inanınız, bütün bu evler, bu mabetler ve bu şehirler sizin için yapıldı ve sizin açıldığınız ve sizin kıskançlık mahbesini yıktığınız yerlerde derhal evler yıkıldı, mabetler harap oldu, şehirler çöktü. Çünkü, sizin mahbesleriniz o yerlerin surları idi, kaleleri idi...
Niçin başka cinsten kadınlara bakıp ta başınızda garip mütalealara meydan açıyorsunuz? Onlardan size ne? Siz, başlı başınıza bir âlemsiniz; ben o âleme girdiğim dakikadan itibaren hariçte bir başka mevcudiyet var mı, yok mu? unuttum bile. Siz niçin kendinizde herkesi unutmuyorsunuz?
Söze başlarken size demiştim ki bu çirkin asrın, bu çirkin muhitin yegâne süsü, yegâne güzelliği sizin çarşafınız, sizin peçenizdir. Memnun ve müsterih yaşamak için bu kanaat size kifayet etmez mi? Halbuki benim ruhumu sadece bu kanaat dolduruyor: Peçeniz ve çarşafınız... Bunlardır ki bana muhabbeti öğretiyor, hayata muhabbeti, aşka muhabbeti, memlekete muhabbeti öğretiyor; bahusus memlekete muhabbeti... Zira, sizin bu örtüleriniz, bu süsleriniz değil midir ki minarelerden ve o al rayetten sonra bu serseri ruha bir raz âşinâ melce ve bir emin mersa saadeti veriyor. Peçenizin kudsiyetini şuradan anlayınız ki, bir yabancı elin ona uzanması ihtimali bile gayz nedir, hırs nedir, intikam nedir, kin nedir hiç bilmiyen bu tenbel ve yorgun ruhda beldeler yıkacak, burç ve barular devirtecek bir ateş alevliyor.
Gördünüz mü? Peçenizden bahsederken haşin adımlarla yüksek surlar etrafında dolaşan bir eski kahraman gibi söz söylemiye başladım. Belki, bunların hiç birini yapmıyacağım, fakat emin olunuz ki şu dakikada çok samimiyim. Size, sizin örtülerinize ve süslerinize doğru teveccüh edince kendimi her şeye kadir farz ediyorum. Tarih, menakibi beşeriyeyi dolduran en büyük kahramanlıklar bana birer çocuk oyunu gibi geliyor.
Sakın onları çıkarmayınız, sakın onları atmayınız. Bu çirkin asrın, bu çirkin muhitin ortasında asalet ve zarafete yegâne dâl olarak bunlar, sade bunlar kaldı. İnsanlar, senelerden beri, insanlığı terzil için ve cemiyetlere manzaraların en fenasını vermek için sevimsiz bir cinnetle her şeyi devirdiler. Bu güruha peyrev olmak size yakışır mı? Ben sizi zamanların ve insanların fevkinde, onların haricinde biliyorum. Siz mestur ruhlardan değil misiniz? Dünya yüzünde tek başına kalan ulvî bir dinin ilâhı sizi bu sıfatla sair mahlûkat arasında mümtaz kılmamış mıydı? Siz O’nun halkettiği cennetâsa âlemin meleklerisiniz. O, «Kitab»ında sizin isminizi zikretti, o vakitten beri siz mukaddesat meyanına girdiniz; artık ne hale, ne maziye, ne de atiye mensupsunuz. Yalnız unutmayınız ki, sizi bu mertebeye, bizim aşkımız, bizim hürmetimiz, bizim kıskançlığımız ıs'ad etti.(Kânunuevvel 1331/ 1915 Aralık − Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
İnternet de televizyon gibi görsel bir alan. Facebook yahut twitter’da birçok şeyi anlatmak, yaymak imkânı var... İstenilen her çeşit fotoğrafı da makaleyi de internet ortamında yayınlamak mümkün. Sapıkların cirit attığı, beyinsizleri daha bir beyinsizleştiren interneti müslümanlar olarak hayırlı istikamette kullanmak üzere azimli olmalıyız... Çağdaşların curcunasına yaygarasına aldırmayın, asıl burada YOLA DEVAM diyin. Millet sizden bu cesareti bekliyor. Düşmanlarınız ise “Kur’ân’ı kapatın, kadınları açın!” diyor...
Müslümanlar! Biz asla “maksat için her vasıta meşrudur” demiyoruz. Lakin eğer birileri sizden daha iyi anlatıyorsa onların bulunması ve kullanılması caizdir. Bakın Yakup Kadri (Allah taksiratını affeylesin) ne güzel yazmış çarçaf ve peçeyi. İslâm tesettür ve hicabını bundan güzel anlatan bir makale okudunuz mu?
KAYNAK: http://haberkalem.com/yazar/1947-onlar-sizden-guzel-anlatiyorsa.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder